Diyelim ki bi adam her gittiği yerde hizmet kalitesine aldırış etmeden
yüzde on bahşiş bırakmayı prensip edinmiş. Böylece bir denge
oluşturduğunu düşünüyor. Oluşturduğunu düşündüğü denge şu: hizmet
verenin yaptığı işe yönelik takındığı tavır, ailesinden
edindikleri/yaşam koşulları/ ruh haline göre değişkenlik gösterebilir.
Bu sebeple bir gün kötü hizmet veren bir garson ertesi gün işini iyi
yapabilir. Ya da her daim kötü hizmet veren bir garson gerçekte yaptığı
işi sevmiyordur ve bu zorunluluğun müşteriye olumsuz yansıması hoş
görülmelidir... Bu ve buna benzer sebepleri göz önüne alan adamımız iyi
ya da kötü hizmet aldığı her görevliye yüzde on bahşiş bırakır. Yine
aynı adam, yukardaki denge gereği o gün çok iyi hizmet aldığı kişiye
asla yüzde onbir bahşiş bırakmaz. Yarın kötü hizmet verebilirliğini
bildiğinden ve o gün için hizmet vereni cezalandırmak istemediğinden.
Kendince adil olmak adına bir paradigmadır bu. Aynı sebepten doksan tl
hesap ödediğinde daima dokuz tl bahşiş bırakır ve gelen on tl lik para
üstünü bozması için garsonla geri gönderir. İçinden bir tl yi alıp
dokuz tl bahşiş bırakır ve teşekkür ederek çıkar...Bu adam, tüm
garsonlar tarafından daima aşağılanır. Bu hikayeyi okuyanlar hikayeye
ya da hikayenin kahramanına sempati duyarlar. Çünkü garson değillerdir.
Hah, bu yazdığım şey, peşinden sürüklendiğimiz ahlaktır işte. O yüzden
dürüst ve samimi bulduğumuz insanlarla bize bulaşmadıkları sürece pek
iyi geçiniriz, onlara pek hayranızdır. Ta ki o kişi bir tl'yi isteyene
dek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder