Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
28 Ekim 2014 Salı
sekmeler 1
Hepiniz iyi insanlar olduğunuz için kendinizi özel sayıyorsunuz. Ve
katil olmadığınız, bir köpeği tekmelemediğiniz, hırsızlık yapmadığınız,
siyasi bir görüşe sahip olduğunuz, ahlak kuralları dahilinde
yaşadığınız, çocuklarınız için elinizden geleni yaptığınız , duygusal
insanlar olduğunuz için, bu beş para etmez sebeplerden ötürü kendinizi
beğeniyor, onaylıyor ve takdir
ediyosunuz. Ben altkültürün insanlarıyla şartlar gereği kesişmiyorum-
kesişemiyorum.…Bir şekilde el sıkıştığım, bir çift laf ettiğim ve (
feysbuk sağolsun) düşüncelerine tanıklık ettiğim insanlar okumuş,
yazmış, ideolojik iniş çıkışların tokatlarını yemiş, bulundukları yerin
çok ötesinde durmaları gereken tecrübeleri yaşamış insanlar…Buradan yola
çıkarak söylüyorum ki, bir hayatı "yaşadım" diyebilmek için çok
eksiksiniz. Bu yüzden huzur bulamıyor, mutlu olamıyorsunuz. Kafanızda
düşünce diye dolaşan şeyler, doğaya bırakılmış ordan oraya savrulan
naylon poşetlere benziyor...Bir an gidip bir çalıya, bazen de bir
hayvanın boynuna dolanıyor, farkında olmuyorsunuz. Bunu normal, doğal,
kabuledilir bir kusur olarak görüyorsunuz. Özgürlüğün ne olduğu
konusunda sürekli iç çekip, onu kavramak için kılınızı
kıpırdatmıyorsunuz. Sonra yaşadıklarınıza, seçimlerinize yani aslında
karakterinize "kader" diyorsunuz. Kendinizi, sizden daha berbat akıl
yürüten insanlarla karşılaştırıp yüceltiyor ve rahatlıyorsunuz. Mutluluk
ve huzur anlayışınız tamamen başkaları tarafından beğenilmek ve
onaylanmak üzerine kurulu; düşünün ki, o başkalarını siz dahi
beğenmiyorsunuz. Hastalıklı çocuklar yetiştiriyorsunuz ve sırf sizinki
de sevilsin diye diğerlerinin çocuklarına da ikiyüzlü bir sempatiyle
yanaşıyosunuz. Sizden zeki, yetenekli, estet olan dünya kadar adamın ne
yazıp çizdiği ile ilgilenmek yerine, aklınızdan geçen ve onay gören
şeyleri ortaya döken düşüncelerin, duyguların peşinden
sürükleniyorsunuz. Bunları dile getiren insanları meczupluk, hayata
tutunamamak, çıkıntılık yapmak, megaloman olmakla suçluyorsunuz. Derin
bir aşağılık kompleksinin içinde boğuluyorsunuz. Bu yüzden dünya kadar
malınız, dünya kadar fikriniz olsa dahi bir an’ınızın bile arkasında
duramıyor, tapusunu edinemiyorsunuz. Tarifi verilmiş "iyi ve ahlaklı
insanı", bir hayatı yaşamakla değiştiriyorsunuz. Sınırlar, toprak,
siyaset, magazin, toplum, sistem, aidiyet, sahip olmak, onaylanmak gibi
kavramlar yüzünden dingin olan her şeyin doğasının içine edip, boş ve
aptal dialogların iki kere boş ve aptal monologlara dönüşmesine çanak
tutuyorsunuz. Sonra yalnızlıktan ve anlaşılamamaktan şikayet
ediyorsunuz. Kendinizi bir kez bile tanıtmadığınız, bir kez bile ifade
etmediğiniz bir hayatın size benzeyen ve aynı endişeleri yaşayan
insanlarına sektiriyorsunuz. Ezberlenmiş söylemlerin plastik efektleri
olur; siz bu yüzden plastik yaşıyorsunuz. Beğenilmek ve sevilmek hiçbir
şeydir, bunun korkunç endişesi yüzünden beğenmek ve sevmenin
kutsallığını kaçırıyorsunuz. Bu yazdıklarımı yukarda yazdığım akıl ve
duygularınızdan geçirip hiç bir bok anlamıyorsunuz. Ve bunları hala,
sizleri aşağılamak için değil, aç ve tekmelenen sokak köpeklerine
kıyamadığımdan yazdığımı da… Yaşamaya çok ama çok yazık ediyorsunuz!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder