Televizyonla arasında hayli mesafe bulunan, bununla da kalmayıp
“Türk” humoruna, eğlenme biçimine, duygusallığına, algılama- yorumlama
tarzına da ekstradan gıcığı olan ve açıktan aşağılayan biri olarak,
geçtiğimiz ay “Muhteşem Yüzyıl” adlı diziyi izledim ve edindiğim
izlenimler şunlardır, ilgililere duyrulur:
1- Diziyi izleme nedenim hükümetin diziye yönelik eleştirilerini
ve toplumun tepkilerini kulaktan dolma bilgiyle değil, kendi algımla
yorumlama arzumdur. Bu, her durum ve konu için bir prensip ve
alışkanlıktır. Tetiklenme sebebim budur. Bunu ezberci toplumumuza da
öneririm.
2- Bütüne bakıldığında başarılı, emek harcanmış bir prodüksiyon
sayılabilir. Ticari endişeyi başarı adına her daim referans kabul eden
az gelişmiş bir toplum olarak fena iş çıkarmamışlar.
3- Oyunculuklar ve diyalogların bayatlığı insanı zaman zaman
oldukça yoruyor.Bu yüzden netten günde3-4 bölüm izleyerek ve elimin
altındaki teknolojiye şükrederek ileri sara sara son bölüme ulaştım.
4- Hükümetin neye sektirdiğini didiklememe rağmen bir türlü
bulamadım. Özellikle internet üzerinden legal kumar oynatılan, en çok
batakhanenin bulunduğu ülkelerden biri olan bu ülkede, yani hırlı ve
hırsızın sırtının sıvazlandığı, 2013 yılında 300 sene evvelin sosyal ve
kültürel dinamiğinin yerleştirilmeye çalışıldığı bir dönemden geçen bu
ülkede, tv programlarında ahlaksızlığın ve kişiliksizliğin
marifetmişçesine pompalandığı bir dönem için, dizinin, kimin nesine ne
şekilde dokunduğu ve rahatsız ettiği noktasında çözümsüz kaldım.
5- Tv seyretmek alkol ve sigaradan daha tehlikeli bir şey;
satılan her tv’nin üzerine sigara da olduğu üzre, “çocuklarınıza zarar
verir, iktidarsızlığa yol açar, depresyona sokar, bağımlılık yapar, boku
yersiniz” türünden uyarılar yapıştırılmalıdır. Ki nitekim 1 ay boyunca
“ulan Hürrem İbrahim’i bu sefer nasıl düdükleyecek” hevesi ile
sabahlara kadar pc’nin başına çakıldım. Xanax bile yapamadı Hürrem’in
bana ettiğini.
6- Muhteşem Yüzyıl’la geçirdiğim gecelerin kontrendikasyonları:
müthiş bir tembellik, boşvermişlik, miskinlik, müzikten-edebiyattan
uzaklaşma, sürekli abur cubur yeme, çekirdek çitleme türü yan etkiler ve
en önemlisi yaratıcığın yitimi...(Bunların yanı sıra, paranoyaklık,
asabiyet, gerçekten uzaklaşma, düşünme ve algılama yeteneği kaybı,
dedikodu dinlemeye eğilim, boş boş bakma, boş boş konuşma, karın
bölgesinde yağlanma da saptanmıştır.)
7- Bu deneyimi yaşayınca insanların kafalarının nasıl işlediği
ile ilgili daha gerçekçi veriler elde ettim. Ve fakat bu durum, içime su
serpmek yerine beni paniğe sürükledi.Tv bağımlılığının insanın ruh
sağlığına, yaratıcılığına, düşünme yetisine, algılama ve yorumlama
becerisine ciddi anlamda olumsuz etkileri olduğuna dair kuşkum kalmadı.
8- Bu dizi benim için, bağımlılığın ve alışkanlığın insan
üzerinde ne denli kolay ve büyük bir etkisi olduğunun, konuya en uzak
zihniyetin dahi bu bağımlılığa, bu uyuşma ve zaman geçirme şekline
direnç göstermesinin zorluğunun sağlaması oldu. Kapitalizm tv dünyasına
neden bu kadar yatırım yapıyor, daha iyi kavradım. tv sigaradan,
esrardan, alkolden, sedatiflerden, antidepresanlardan, fuhuştan daha
zararlıdır ve bu abartısız son kararımdır.
9- En önemlisi; bu diziyi izlerken derin bir vicdan azabı çektim.
Saatlerce boş boş duvara baktığım, sokaklarda gezindiğim, boktan
yazılara dünya kadar zaman harcadığım olmuştur. Ancak bu diziyi izlerken
zamanın cidden boşa aktığını ve yaşlandığımı, daha doğrusu zamanımın
çalındığını, hayatımın kontrolüm dışına çıktığını hissettim. Üzgün
insanlar yaratıyor tv bağımlılığı. Boyalı, hastalıklı, güvensiz
profiller üzerinden, Hayatın, aldatmak ve yalan söylemek, kötülük ve
hesaplaşmak, kazanmak ve kaybetmek olduğunun altını çiziyor.doğadan,
gerçekten kopuyor, mutsuzlaşıyor, kendini işe yaramaz hissediyor ve
hastalanıyor insan.
10- Kendinden hoşnut olmayan ve kendiyle zaman geçiremeyen insanların
işidir tv izlemek. Eleştirmek için söylemiyorum, benimki yalnızca bir
saptamadır. Ve bunca açgözlülükle doluyken içimiz, her şeyi ve her şeyi
kendimize ister, avuç açar ve hep fazlasını dilenirken, diğer ölümlere
hayatta olduğumuz için el çırpar ve gizli gizli hiç ölmeyeceğimizin
hayalini kurarken, neye sahip olursak, neye benzersek, neyle donanmış
olursak olalım, yaşamak mucizesini derin bir uykuya çeviriyor
alışkanlıklar. Tüm dünya depresyona yol açan tv yüzünden, yine
antidepresan olarak tv ile reçetelendirilmiş sanki. Doktor söyledi,
ölecekmişsiniz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder