Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Ekim 2014 Çarşamba

basitçe biz.

Bir demiryolu işçisinin karagözlü kızı…Sivas gibi yerde okuyup, tıp fakültesi, hukuk fakültesini de kazanıp, sırf tam burs verdiği için orman fakültesine gitmek zorunda olan zehir gibi, çalışkan ve akıllı bir genç kadın…sonradan bir süreliğine babam olacak ve bana hiç babalık yapmayacak ve yirmibeş sene affetmeyi beceremediğim ve cenazesine bile gitmediğim(sadece mezarını yaptırdım) bana en uzak olan yakınımla evlilik….başarılı bir meslek hayatı…babamdan ayrılık…sefalet…parasızlık…elektriksiz bir evde bir sene yaşamak zorunda kalmak…solculuktan içeri alınmak…elektrik yemek…onur ve gurur abidesi bir kadın…kadınlığın adamlık olduğunu öğrendiğim, sadece genetik olarak değil sonrasında da bana çok şey yükleyen naif  ve güzel  elleri olan kadın….davran’ın lise hayatı boyunca getirdiği en az on zayıflı karneye gıkını çıkarmamış insan…kardeşim 2 yıl üniversite sınavlarına girdi…birinde ekmekçilik diğerinde pastacılık türünde okulları ilk tercih yazarak…bin sene hakkı olsaydı da  ne kadar acaip bölüm varsa onları yazacaktı…o heykeltıraş-ressam olmayı kafasına koymuştu…o yokuluğun ve sefaletin içinde bir kez kardeşimi azarladığını görmedim….elektriği olmayan , yakacağımız olmayan bir evde(çünkü annem solcu damgasını yemiş ve lojmandan çıkarılmıştık) mum ışığında bir battaniyenin altında atlas ezberler, yazarları öğrenir,hayatı tartışırdık…bir gün şikayet etmişliğimiz yoktur…felçli anasına bakmıştır o sefaletin içinde yıllarca…39 yaşında kardeşini kaybetmiştir…bizi adam etmiştir….beni konservatuvara zorla sokmuştur…kardeşim o iki yıl güzel sanatlar sınavını kazanamadıktan sonra vazgeç dememiştir…davran 3. yılda güzel sanatlar fakültesini birincilikle kazanıp, birincilikle de bitirmiştir.ben konservatuvara sonuncu girip birincilikle mezun olmuşumdur…anam bize inanmıştır…isviçre’ye koca fotogrametri’ye yeni bir bilgisayar sistemi kurmak için eğitime gitmiştir…harcırahının yarısını telefona, geri kalanını da yokluğunu çektiğimiz ayakkabılara, çikolatalara, o zamana göre kifayetli bir kasetçalara, üstümüze başımıza çarçur etmiştir…hayatımda tanıdığım en merhametli ve adaletli insandır.o sefaletin içinde 67 kediye kucak açmıştır…bugün davran ve benim gibi iki insana tanık olduysanız korkunç zor bir hayatın bir o kadar korkunç mücadelesinin sonucuna bakıyorsunuzdur.babamdan bir kuruş nafaka talep etmemiştir.çalışanları hala büyük bir saygı ve sevgiyle anarlar…tanık olduğum en zor ve adaletsiz hayatlardan birini yaşamıştır.bize marx,ı lenin’i, dostoyevski’yi, marquez’i,nazım hikmet’i, edip cansever’i öğretmiştir.fevkalade gelişmiş bir matematik zekası vardır.cumhuriyet bulmacasını sözlüksüz çözer…bilmediği çok az şeye tanık olmuşumdur…sırf üzüldüğümüz için odacısından borç alıp bize converse almıştır…tv .alışkanlığımız o günlerden beri yoktur.ansiklopedilerden sorular hazırlayıp kendi aramızda oyunlar oynayarak zaman geçirmişizdir…anne çocuk ilişkisini hiç kurmamışızdır…üç arkadaş olarak yaşamış ve her şeyi ortak halletmeye çalışmışızdır…dünya güzeli bir gülümsemesi vardır…her daim onu cebinde taşımıştır…ne istiyorsak onu olmamız için bizi sonsuz desteklemiştir.çağının ötesinde bir insan -artı bir kadın olarak dürüstlüğün anlamını kafamıza, kanımıza kazımıştır.ben büyüdüğümde yükünü hafifletmek için çok uğraşmışımdır…bir gün şikayet etmemiştir…inatçıdır ve tanıdığım en zeki insandır…ilerleyen yıllarda yorulmuştur…yine de evlatlarının sağlığı dışında bir tek şey için endişe ettiğini görmedim…onu tanıyan herkes bunu doğrular…davran arkadaşlarıyla tabu oynarken “ anne” kelimesini kısaca “şüko” olarak anlatırlar.anarşisttir…yorgun bir anarşisttir artık…hayata razı olmuş gerçek bir entellektüeldir…davran için büyük endişe taşımıştır…kendinden sonra ne olacağı ile ilgili…bana güvenmiştir…belki de bu yüzden çocuk yapmamışımdır…zor , ama “gerçek” bir hayat yaşamışızdır…davran’ın gidişiyle cebindeki gülümsemesini kaybetmiştir;hükümsüz olarak…sağlığına dikkat etmediği için beni sinirlendirmiştir…söylenmişimdir…başımıza gelebilecek en büyük felaket yaşanmıştır artık.kalsa zor, gitse zor arasında sıkışmıştır.dayanamamıştır.oğlunu kucaklamaya gitmiştir.kardeşimin kaybı nasıl ki , hem kardeş, hem en sevdiğim insan, hem en saygı duyduğum insan, hem çocuğum, hem yaşama gayemin elimden alınması ise, anamın gidişi de hem  annemin, hem tanık olduğum adam gibi bir kadının, hem büyük bir zekanın, hem çok iyi bir insanın kaybıdır.şimdi bu büyük ve çaresiz kaybolmuşluğun içinde  şunu hala düşünebiliyor olmama şaşıyorum:baştan başlasam yine anamın kızı, kardeşimin ablası olurdum…bunları yaşıyacağımı bile bile…teşekkür ederim ikinizi de…dünyaya çiçek açtıran insanlar…huzur içinde gezinin yeşil çayırlarda…hırpalanmasız! görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder